Koskoca Merkür gezegeni dünyaya ve dünya üzerinde yaşayan biz canlılar üzerindeki etkileri astrolojik bir hurafe mi yoksa gerçekten hayatlarımızda ve kararlarımızda söylenildiği kadar etkisi var mı?
Astrolojik boyutta gerçekleşen Merkür gibi gezegenlerin uzaklaşması ve yakınlaşması hayatımızı nasıl etkiyeleyebilir ki diye düşünüyorum ara sıra. Zaten yeterince karmaşık olan bu hayatta çözülmeyi bekleyen çok büyük bilmeceler olduğu kesin. Çözüm için ise olayları zihnimizde basite indirgeyebilmek gerek. Mesela Dünya’nın uydusu olan Ay gece olduğu zaman en net olarak görebildiğimiz devasal ve erişilemez bir gezegen gibi duruyor. Her gece onu farklı bir şekilde aydınlanmış olarak görüyoruz ama bize hep aynı yüzünü gösteriyor. Dünyanın ve Güneşin pozisyonu değiştikçe ayın gezegenimiz etrafındaki dönüşü ile birlikte güneş ışıklarını bize hep farklı şekilde yansıyor. Bugün kullandığımız takvim sistemine baktığımız zaman ayın hareketlerini kendi algı seviyemize indirgeyebildiğimiz bir ölçü birimi olarak kullanıyoruz. Ayın dünyamız üzerinindeki etkisine baktığımız zaman yer çekimine olan etkisini denizlerdeki gel-git hareketlerinden çok net bir şekilde fark edebiliyoruz.
Veya Albert Einstain’in uzay zaman kavramınına göre iki boyutlu bir düzlem yerine bir çarşaf gibi gezegenlerin kütlelerine göre kendine çeken veya iten bir altın oran ile aslında hep beraber sonsuz bir döngü içerisinde gezegenlerle birlikte sürekli dönüp duruyoruz. Kendi etrafımızda da dönüyoruz. Ve bu kusursuz döngü sayesinde beklide ayaklarımız yere basıyor. Hayat dediğimiz kavram bizim için sadece nefes alıp vermenin, yada yemek yemenin de ötesinde sorgulayabilme, düşleme ve düşünebilme boyutunda sürdürdüğümüz akıl almaz bir boyutta görünüyor. Fakat biraz daha derinlemesine düşünürsek aslında ruh ve beden bütünlüğünün ötesinde sınırsız bir evrende kendimizi o kadar sınırlamış bir vaziyetteyiz ki.
Kos koca Merkür gezegeni de muhakkak dünyamız üzerinde ve biz nefes almak zorunda olan canlılar üzerinde bir etki yaratıyor diye düşünüyorum. Sadece düşünmek ile kalmıyor kendi gözlemlerim ve bunca yıl boyunca günümüze kadar aktarılan kadim bilgiler ışığında bu etkileri inkar edemiyorum.
Peki ne diyor bu kadim bilgiler, erenler, dervişler, devşirememişler. Diyorlarki eğer Merkür geriye doğru gidiyorsa bi dur. Sende hayatın ile ilgili yeni kararlar, yeni sözler, sözleşmeler, alımlar, satımlar, sahiplenmeler, söz bozmalarlardan uzak dur. Sadece kendini akışa bırak ve izle, hayatı izle, kendini gözlemle, etrafında olan biteni dinle. Sadece dur bi bak. Bi sor kendine. Nerdeyim ben, kimim ben?
Günümüz çağı, bilgi çağı. Bilgi her yerde. Her zaman her yerdeydi fakat şimdi çok daha algılanabilir veya erişilebilir bir seviyede. Bugün burda oturduğumuz yerde dünyanın bir ucunda neler olup bittiğine dair bir fikir sahibi olabiliyoruz artık. Tabi neye ilgi duyuyor ve merak ediyorsak o doğrultuda sorular soruyor, araştırıyor ve cevaplar alıyoruz. Fakat bilgi her yerde olduğu gibi bu bilgiyi üretenlerde neticede bizleriz. Kimi profesör yazdığı makalelerle, araştırmacı gözlemleri ile, gazeteci cesursa gerçek yorumları ile veyahut benim gibi hiç bir etiketi olmayan insanlar iç güdüleri ile bir şeyler yazıp çiziyor ve birileri bu içeriklere kaynaklarından ulaşıp kendi ile özleştirdiği ölçüde alıyor.
Vel hasıl kelam, bilmeyende bilen de aynı boşluğun içerisinde çırpınıp duruyor. Netice hep aynı noktada çıkmaza giriyor. Tüm bunlar neden var? Ben neden bu zaman dilimi içerisinde burada varım? ben gerçekten var mıyım? Çimzirdiğimde canım acıyor demek ki can var. Can varsa ben de varım. Peki benim var olma sebebim ne? Yoksa sebepsiz yere tamamen şans eserimi bu can bu bedende dünyayı işgal ediyor? gibi amansız sorular, sualler.
İnanmak bir insanın en mucizevi yeteneği ve inacın soyumuz üzerindeki etkileri tartışıla gelemez. Lakin sonu “ist” ile biten veya ben şu”cu” yum dediğin an sorgulamanın ve gelişimin bittiği andır. Bundan sonrası teslimiyet ve kabul ediş ile birlikte duraksama döneminin cümleten başlangıcıdır.
O sebeple oğlum benim sana nacizane tavsiyem, sen sen ol ve sormaktan, sorgulamaktan vazgeçme. Benim şu kısacık ömrümde edindiğim en hakiki tecrübe hayat bir şekilde sorularını veya düşlerini karşına çıkarıyor. Sen yetirki kendin ve kendinin ötesi için doğru soruları sormayı bil ve düşlerken her zaman anda ol.
Varlığınla ve yokluğunla seni seven garip babandan bu gecelik bu kadar.