3. dünya dönüşümü

3. Dünya Dönüşümü

#koronagünlükleri 1

İçinde bulunduğumuz bu durum köklü bir değişimin, hatta dönüşümün bir başlangıcı. Dünya değişiyor, çünkü sen değişiyorsun.

Sonsuzluğa uzanan bir evrende tüm duyu organlarımızla algılamaya çalıştığımız kainatta, sanal ile gerçeğin birbirine karıştığı bir zamanda yaşıyoruz. Gerçeklik ve hayal gücü ile Allah’ın bize vermiş olduğu yetkiye dayanarak gezegenimiz üzerinde büyük değişikliklere neden olacak etkiler yaratıyoruz. Kimisi çok faydalı, kimi ise yıkıcı sonuçlara neden oluyor.

Sonuçta gözle göremediğimiz bir virüsün hızla yayılan ölümcül etkisi ile artık pek çok şeyin hiç bir önemi kalmadı. Yayılan sadece virüs olmadı, aslında çok daha önemli bir durum yayıldı.

Aldığımız her nefesin ve attığımız her adımın önemi daha da ortaya çıktı. En sevdiklerimiz ile bir araya gelerek birlikte zaman geçirmeye başladık. Sosyal izolasyon ile fiziksel olarak birbirimizden uzaklaşsakta, ruhsal olarak birbirimize daha sıkı bağlanarak tekrar yakınlaştık. Yine evrenin bize sunduğu imkanlar doğrultusunda insan aklı ile keşfedilmiş ve edinilmiş tüm teknolojileri kullanarak iletişimi sürdürmeye devam ederken aslında birbirimizden hiç de farklı olmadığımızı tekrar hatırladık, hatırlıyoruz.

Maalesef acımasız ve zalim bir dünyada yaşıyoruz. Hepimizin içinde iki kurt var, biri beyaz diğeri siyah kurt. Biz irademiz doğrultusunda hangisini daha çok beslersek ona dönüşüyoruz. Sadece siyah olanı beslersek hiçbir inancı kalmamış, ahlaki değerlerini yitirmiş, vicdan yoksunu ve güya kendini zeki sanan, hak çalarak veya terörizm ile korku salarak yaşayan insanlarımız olduğu gibi. Manevi duyguları ile evrene olan bağı kuvvetli, algıları açık, hakkaniyetli, vefalı, kendini düşündüğü gibi diğerlerini de düşünebilen, kavga ve dövüşmekten son ana kadar kaçınan, savaşmak yerine iletişim kurarak, tüm kırgınlıkları sevgi ile tamir edebilen, elbette hata yapan ve hatalarından ders alarak özür dilemesini bilen, farkındalığı yüksek insanlarımız da var.

Üzerinde yaşadığımız bu çok boyutlu dünyamız da aslında evrenin yaşayan bir organizması gibi ve olan biten her şeyin farkında olduğuna eminim.

Doğal dengelerin giderek bozulmasına sebep olan en büyük etkenlerden biri ise insanlık oldu.

Hep beraber küresel bir dönüşüm içerisindeyiz. Bir çağın kapanıp yeni bir çağın başladığı bir dönem. Dijital dönüşüm ile birlikte girdiğimiz bu bilgi çağında artık ekonomik dengeler de çok farklılaşacak gibi görünüyor. Artık sosyal değerlerin maddiyat veya sahiplikten üstün olduğu paylaşım sistemlerinin giderek arttığı bir dönemde kölelik, sömürgecilik, tarikatçılık yok olup gidecek.

Daha çok sevdiği şeyler ile uğraşan ve çok daha verimli işler çıkaran bir toplum yetişerek toprakla, sanatla, edebiyatla, daha çok okuyan, yazan, çizen, düşünen, paylaşan, beğenen, eleştirebilen, üreten ve karnını para ile değil insanlığı ile doyuran bir toplum ortaya çıkacak.

Tabiki günlük hayatta yapılması gereken rutin işlerimiz olacak ve artık bunları bizim için daha çok yeni teknolojiler ve nesnelerin interneti ile çalışan robotlar, yapay zekalar, dijital asistanlar yapacak. Yani yeni kölelerimiz teknoloji olacak. Elbette bu geçiş sürecinde biz onun kölesi olmadan yolumuza devam edebilirsek.

İşsizlik diye bir şey kalmayacak, herkes bireysel olarak tüm temel ihtiyaçlarını rahatlıkla karşılayabileceği bir duruma gelecek. Ülke sınırları diye bir şey kalmayacak ve çok daha şeffaf, adil ve özgür bir sistem kurulacak.

Tabi tüm bunlar bir süreç ve ütopik gibi görünse de olasılığı yüksek ön görüler. Türkiye Devleti ve Orta Doğu’daki diğer tüm Türk/Kürt boylarının oluşturduğu birbirinden ayrı gibi görünen ancak iyi günde ve kötü günde her zaman birbirine gönülden bağlı devletler ise bu küreselleşme sürecinde çok daha hızlı adapte olabileceklerdir. Bunu unutmuş veya unutturulmuş olsak bile kültürel yapımız ile özümüze işlemiş ve asırlardır edindiğimiz tüm bilgi ve öğretiler genlerimizde bulunmakta. Sosyal ve kültürel bağlar açısından ise geçmişte olduğu gibi şimdi de her şeye rağmen Amerika veya Rusya gibi ülkelerden çok daha avantajlı konumdadır.

Benzer şekilde Çin’de temelde öğreti ve kültürünü korumayı başarabilmiş ülkelerdendir.

Küreselleşme süreci gerçekleşirken eğer ki dengelenme yolunda ilerleyebilirsek çok daha yumuşak bir geçiş ile kanlı savaşlar çıkmadan ve gerileme yaşamadan medeniyetimizi bir sonraki aşamaya yükseltebileceğiz. Eğerki bunu başaramayıp birbirimizi ezme gafletine düşersek de uyuyan devler uyanacak ve mevcut dünya düzeninde uygulanan bu sinsi sömürü düzen ve baskılar karşısında tüm devletler gruplaşarak birleşirken Türk Devletleri de hızlı bir şekilde birleşerek tek bir büyük güç olacak ve tüm bu olan bitenlere kaba kuvvet ile karşılık vermek mecburiyetinde kalınacaktır.

Tarih’te tüm Dünya’nın da bildiği gibi “Yurtta barış, dünyada barış” isteyen Atatürk gibi bir liderin önderliğinde yetişmiş ve onun ortaya koyduğu ilke ve inkılapların öğretileri ile yetişmiş milyonlarca insan Atatürk’ün öne sürdüğü esas fikirlere artık vakıf.

Bugün yaşadığımız bilgi çağında birbirimizden öğrenebileceğimiz çok fazla şey var ve bilgi paylaştıkça çoğalır sözü tüm bireyler, toplumlar ve devletler için geçerlidir.

İnanan veya inanmayan herkes bu evrenin bir parçası ve kendimizi, özümüzü anlayarak potansiyellerimizi en iyi şekilde ortaya çıkarabilmek ve aradığımız tüm soruların cevaplarını bulabilmek için buradayız. Bu soruların arasında öyle sorular varki, o cevapları da ancak kollektif bir bilinç ile, birlik ile, dayanışma ile paylaşarak ve birbirimizi dinleyerek bulabiliriz. Her zaman önümüzde duran cevaplar sadece keşfedilmeyi bekliyor.

Kadın-Erkek, Müslüman/Hristiyan/Yahudi/Pagan/…. fark etmediği ve hiç bir ayrımcılığın olmadığı evrensel bütünlük ve hoş görü ile ahlaklı, Ülkelerin değil Dünya milliyetçiliği ile doğaya ve tüm canlılara sahip çıkan bir toplum olabilmek dileğiyle.

İnsan