Sevgili insan oğlum, eskiden dünyamız büyüleyici bir yerdi, fakat zaman değişti. Her şeye, tüm zorluklara rağmen yaşamak ve mücadele etmek, varlığına bir amaç yüklemek inanılmaz bir haz. Bazen bazı şeyleri bilip de konuşamazsın, görüp de anlatamazsın oğlum. Çünkü sen ne kadar anlatmaya çalışsan da, ancak karşındakilerin anlayabildikleri kadarını aktarabilirsin. Bu zor ve yıpratıcı bir süreç. Ve bu yolculuğun sonu, anlatmaktan vazgeçmek ile sonuçlanıyor.
Sonra tamamen yalnız olduğunu anladığın bir an geliyor, birileri bu anı kollarcasına seni izliyor. İşte tam da bu gibi zamanlarda artık tamamen kendinle baş başa kalabilmek ve birilerine bir şeyleri anlatmaya çabalamak yerine onları uygulamaya, yani yapmaya başlıyorsun. İşte bu oluşun başlangıcıdır. Sadece ve sadece kendi bildiğini, tamamen kalbinden geldiği gibi yaptığın, düşüncelerini fiziksel olarak dışa vurduğun ve akışın içinde uygulamaya geçtiğin özel bir an.
Bugün ise dünyamızda yaşananlar, senin benim gibi insanların oluş seviyelerini yükselterek hayatlarımıza yön veren yüzlerce yıllık stratejik planların sonuçlarıdır. Ve bu planlar kollektif bir biçimde kendi kendini yok eden bir toplumun kalıntılarını seyrediyoruz. Yaşanan salgınlar, baskıcı yasaklar, yapay afetler, gerçek ölümler, duygusal ölümler, korku ve savaşlar birilerinin bu dünyada yaptıkları planların kötü sonuçlarıdır.
Şu anda dünyamızda oynanan en büyük oyunun adı kapitalizim. Yani daha çok parası olan kazanır. Bu oyunda duygusallık, vicdan veya merhamet yok. Günah çıkartma var. Tek gayesi para kazanmak olan gözü dönmüş ve hem kendine hem de çevreye verdiği zararı ancak akılları başlarına geldiğinde yani iş işten çoktan geçmiş olduğunda farkeden pek çok kişi veya kurumlar var. Özür dilemeye bile cesareti olmayan bu kişileri, pişmanlıkları süzlerine vurmuş olarak dolanırken etrafta bolca görebilirsin.
Bu oyun bozuluyor ve yerine yeni bir oyun gelecek. Sınırların kalktığı paranın yerini liyakatin aldığı daha adil ve şeffaf bir oyun olacak. Bu oyunun kuralları, yönetimi ve kontrolü ise biz insanların iradesinde olmayacak. Yeni sistemi inşa adenler yine biz insanlar olacak elbet ancak bu sefer kazanan veya kaybedenin olmadığı bir oyun olacak. Görünmez köleliğin yerini, gerçek özgürlük alacak.
Aslına bakarsa zaten var olan bir şeyi yeniden keşfetmeye çalışıyoruz. Üstelik bunu anlayabilmemiz için savaşlar ve kanla kaplı bir diriliş hikayesine de hiç gerek yok. Yani bir elçiye gerek yok. Yine de bu yöntem ruhani bir ritüel olarak seçilmiş kişiyi arama, bulma ve olma hikayesi de bazıları için cezbedici. Sonuçta sorumluluğu ve kaderimizi bir lidere emanet etmek, herkesin kendi içerisindeki lideri ortaya çıkarmaktan daha kolay geliyor.
Hiç kazananı olmayan oyun mu olurmuş, o zaman nasıl haz alacağız bu yaşamdan diye düşünüyor olabilirsin? Haklısın, alışılmış öğrenmişlik bize bunu söyler. Ancak amacımız bir yere varmak, bir skor tutmak olmadığında sadece oyunun sonuna geldiğinde değil, tüm oyundan haz almaya başlarız aslında.
Peki ya kazanma hırsı ve dürtüsü olmazsa kendimizi niye geliştirelim ki gibi bir soru da gelebilir aklına? Doğru, bu güne kadar çoğu eğitim sistemlerimiz bizi yarış atı gibi hazırladı hayata. Oysa ki şu anda olduğumuz durum veya hal her ne ise zaten en gelişmiş halimiz olabilir mi ve vaktimizi sadece ilgimizi çeken sevdiğimiz konulara yoğunlaştırarak yeni şeyler üretmek üzerine kullanabilirsek neler yapabileceklerimizin farkında mıyız?
Bu bahsettiklerim ancak ölüm sonrası ulaşabileceğimiz bir ütopyadan değil insan kızım, herkesin gerçekten canlı yaşadığı birbirine bağlı ancak bağımsız bir dünya hali elbet mümkün.